Ekonomist Barış Soydan, Türkiye’deki konut piyasasında yatırım amaçlı alımların artık cazibesini kaybettiğini vurguladı. Artan maliyetler, faiz baskısı ve kira getirilerindeki düşüşle birlikte vatandaşın yatırım tercihi değişiyor.
Yükselen Maliyetler Konut Alımını Zorlaştırıyor
Türkiye’de konut sektörü son dönemde ciddi bir dönüşümden geçiyor. Pandemi sonrası artan inşaat maliyetleri, yükselen faiz oranları ve ekonomik belirsizlikler yatırımcıyı konuttan uzaklaştırıyor. Özellikle 2024 sonundan itibaren başlayan reel kayıp eğilimi, 2025 yılıyla birlikte daha görünür hale geldi.
Ekonomist Barış Soydan, konutta artık yatırımcı için cazip bir ortam kalmadığını belirterek, “Vatandaş artık yatırım amacıyla konut alamıyor. Alsa da bu bir getiri sağlamıyor, tam tersine zarara uğruyor,” ifadelerini kullandı.
Kira Getirisi Enflasyona Yenik Düşüyor
Yatırım amaçlı konut alanlar için en önemli beklenti, kira geliri ve mülkün değer kazanmasıydı. Ancak son dönemde kira artışları, TÜFE oranının oldukça altında kalıyor. Barış Soydan’ın dikkat çektiği gibi, mevcut konut fiyatları ile elde edilen kira getirisi artık yatırımcının enflasyona karşı korunmasını sağlamıyor.
Özellikle büyükşehirlerde yapılan analizler, ortalama bir dairenin amortisman süresinin 25 yıla kadar çıktığını gösteriyor. Bu süre, yatırımın geri dönüşünün geçmiş yıllara kıyasla oldukça gerilediğini ortaya koyuyor.
Barış Soydan: “Reel Kayıp Derinleşiyor”
Barış Soydan’a göre konutta reel kayıp iki temel faktörden kaynaklanıyor:
- Enflasyon Üzerinden Eriyen Getiri:
Yüksek enflasyon karşısında kira gelirleri ve konut değeri artışları yetersiz kalıyor. - Finansmana Erişim Sorunu:
Bankaların konut kredisi faizlerinin %3’ün üzerine çıkması, yatırımcının kredi kullanarak alım yapmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Bu tablo, yalnızca dar gelirli vatandaşları değil, aynı zamanda orta ve üst gelir grubunu da konuttan uzaklaştırıyor.
Vatandaşın Tercihi Değişti: Alternatif Yatırımlar Öne Çıkıyor
Yatırımcılar artık konuta değil, daha esnek ve kısa vadeli geri dönüş sağlayan yatırım araçlarına yöneliyor. Özellikle Borsa İstanbul’daki hareketlilik ve altın ile dövizde yaşanan yükseliş, yatırımcılar için daha cazip hale geldi.
Barış Soydan’ın analizine göre:
- Hisse senetleri ve mevduat faizleri, kısa vadede daha yüksek kazanç sağlıyor.
- Altın ve döviz, enflasyon karşısında daha sağlam bir korunma aracı olarak görülüyor.
- Konut ise artık uzun vadeli ve düşük getirili bir yatırım biçimi olarak değerlendiriliyor.
Piyasa Verileri Ne Diyor?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkez Bankası verileri de Barış Soydan’ın uyarılarını doğrular nitelikte:
- 2025’in ilk çeyreğinde konut fiyat artışı %18’de kalırken, aynı dönemde TÜFE %27 olarak gerçekleşti.
- Yıllık kira artış oranı ise %15’e gerileyerek, konut sahiplerinin reel gelir kaybını gösterdi.
- Konut kredisi kullanım oranı, son 5 yılın en düşük seviyesine indi.
Bu göstergeler, yatırım amaçlı konut alımının hem ekonomik hem de stratejik olarak cazibesini kaybettiğini net biçimde ortaya koyuyor.
Gayrimenkul Geliştiricileri De Endişeli
Sadece yatırımcılar değil, konut üreticileri de yaşanan bu dönüşümden kaygılı. Yeni konut projeleri yavaşlarken, stokta bekleyen konut sayısında artış gözlemleniyor. Geliştiriciler, yeni projelere başlamakta temkinli davranıyor ve devlet teşviklerinin yeniden gündeme gelmesini bekliyor.
Konut Geliştiricileri Derneği (KONUTDER) yöneticileri, satışların sadece zorunlu ihtiyaçlara dayalı alımlarla sınırlı kaldığını ve yatırımcının piyasadan çekildiğini belirtiyor.
Barış Soydan’dan Uyarı: “Almadan Önce İki Kere Düşünün”
Barış Soydan, yatırım amaçlı konut almak isteyen vatandaşlara doğrudan çağrıda bulunuyor:
“Mevcut ekonomik koşullarda konut almak, yatırımcı için zarar anlamına gelebilir. Getiri beklentileriniz varsa, alternatif finansal araçları değerlendirin. Krediyle konut alımı şu an için en riskli yatırım kalemi.”
Bu uyarılar, sadece bireysel yatırımcıları değil, aynı zamanda portföy yönetim şirketlerini ve emlak danışmanlarını da etkilemiş durumda.
Konut piyasasında yatırımcılar için alarm zilleri çalıyor. Uzmanların görüşleri ve veriler, alım kararlarının artık daha temkinli ve veri odaklı olması gerektiğini ortaya koyuyor.